SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SAVM BAHSİ

<< 2317 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَعِيلَ حَدَّثَنَا أَبَانُ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ أَنَّ عِكْرِمَةَ حَدَّثَهُ أَنَّ ابْنَ عَبَّاسٍ قَالَ أُثْبِتَتْ لِلْحُبْلَى وَالْمُرْضِعِ

 

İbn Abbas (r.)'dan; demiştir ki:

 

(Bu âyet Bakara 184) hâmile ve emzikli için sabittir, (neshedilmemiştir).

 

 

İzah:

Tirmizî, savm; Ebû Dâvud, savm; Nesâî, sıyâm; İbn Mâce, sıyâm

 

Bu rivayet Bakara 184. âyet-i kerimesinin, hâmile ve emzikli kadınlar hakkında sabit olduğuna, onların oruç tutmayarak, fidye verebileceklerine işaret etmektedir.

 

Hadisin zahiri, hamile ve emziklilerin, çocuklarına bir zarar gelece­ğinden korkarlarsa, oruç tutmayıp fidye verebileceklerine delâlet etmekte­dir. Bu İbn Abbas, İkrime, Katâde ve İbn Ömer'in de görüşlerim teşkil etmektedir.

 

İbn Cerir et-Taberî'nin, Said b. Cübeyr'den naklettiği bir habere göre İbn Abbas şöyle demiştir; "Hamile kendi canı için, emzikli de çocuğu için korkarlarsa, ramazanda oruç tutmazlar. Her günün yerine bir yoksul doyururlar ve bu oruçları kaza etmezler."

 

Yine İbn Cerir, Nafi kanalıyla İbn Ömer'den de buna benzer haberler nakletmiştir.

 

Hanelilerle Ebu Sevr'e göre, hâmile ve emzikli kadınlar, kendilerine veya çocuklarına bir zararın gelmesinden korkarlarsa, oruç tutmazlar, im­kân bulduklarında kaza ederler, ayrıca fidye vermeleri gerekmez. Çünkü bunlar, hasta gibi bir özürden dolayı oruç tutmamışlardır.

 

Hasta veya yolculukta olan kimse başka günlerde, oruç tutamadığı günler sayısınca (kaza etsin)" âye­tinde, özürlü oldukları için oruç tutamayanlardan sadece kaza etmeleri istenmekte, fidyeden bahsedilmemektedir.

 

îmam Mâlik, hâmile konusunda Hanefilerle aynı görüşte ise de, em­zikli hakkında farklı düşünmüştür.

 

İmam Malike göre emzikli eğer, çocuğuna ya da kendisine bir zara­rın gelmesinden korkar, çocuğuna süt annesi tutacak para da bulamazsa, oruç tutamaz. Sonradan hem kaza eder hem de hergün için bir fidye verir.

 

İmam Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre hâmile veya emzikli kendi canlarına veya kendileri ile birlikte çocuklarına bir zararın gelmesinden korkarlarsa oruç tutamazlar, sonradan sadece kaza ederler. Ama korkula­rı sadece çocukları açısından ise, hem kaza etmeleri hem de hergün için bir fidye vermeleri gerekir.

 

Bunların kazayı gerekli kılmaları hâmile ve emziklinin hastadan daha düşkün olmaları, fidyeye gerekli görmeleri de onların oruca muktedir ol­maları yönündendir. Delilleri, âyet-i kerimesidir.

 

Fidyeyi gerekli görmeyip sadece kaza ile iktifa edenler, bu gurubun görüşlerini şu şekilde cevaplandırmışlardır:

 

1. âyetinde, nun başında gizli bir lamelif vardır o zaman mana "oruca  dayanabilenler"   değil, "dayanamayanlar" olur. Bu caizdir. Kur'an'da başka örnekleri vardır.

 

2. Böyle bir takdir yapılmasa bile yine onlar için delil olamaz. Çünkü hemen sonra gelen "oruç tutmanız sizin için da­ha hayırlıdır" nazmının delaleti ile anlaşılıyor ki oruçla birlikte fidye ver­mek tamamen arzuya bırakılmıştır, ikisini bir araya toplamanın gerekliliği istenmemektedir.

 

3. Bu âyet; âyetiyle neshedilmiştir.

 

4. Eğer fidye gerekli olsaydı, tutulmayan orucu telâfi için vâcib ola­caktı. Kaza ile bu telafi mümkün olduğuna göre ayrıca fidyeye gerek yok­tur. Nitekim hastaya ve müsafire fidye emredilmem iştir.

 

Oruç tutamayacak derecede ihtiyar olanlar oruç tutmayabilirler. Bun­lar ulemânın büyük çoğunluğuna göre tutamadıkları hergün için bir fidye verirler. Ancak imâm Mâlik, bu durumda olanların fidye vermeyeceklerini söyler. İmam Şafiî'nin bir görüşünün böyle olduğu da Önceki hadisin şer­hinde belirtilmişti.

 

Fakat bu görüş selefin icmâ'ına muhaliftir. Nitekim ashâb-ı kiram çok ihtiyar olanlara fidyeyi gerekli görmüşlerdir.